PSYCHEDELIC BULUŞMALAR
Loş ışıkla aydınlanan salonun bana
uzak ve karanlık köşesinde derin nefes alınmış bir sigara
parıltısını gördüm önce, sonra tütünün çıtır çıtır yanma
sesi duyuldu. Evde yalnızdım aslında ama niyeyse garipsemedim bu
sigara içen insanı. Bir süre konuşmadık o sigarasından derin
nefesler almaya devam etti, ben de onu izleyerek kokusu gelen
sigaranın alevinde yüzünü görmeye çalıştım. Sigara kokusu
hep babamı hatırlatırdı bana, belki de ondandır bu insandan
korkamayışım. Akşam sigarasını balkonda içtiten sonra gevşemiş
halde televizyonun olduğu odaya gelirdi babam. Pijamasına sinen
sigara kokusunu ve dışarının is kokan soğuğunu hissederek ona
sarılmayı çok severdim hep. Ben bunları düşünerek onu izlerken
“biliyorum” dedi. Birden irkildim. gerçeğe dönüp olayın garipliğinin farkına
vardım tekrar. Cevap veremedim, bekledim bir süre. “neyi”
diyebildim sonra. “herşeyi biliyorum” dedi.
"Bazen nefessiz kalırsın. Çaresizliğinin
duvarlarıyla kuşatır seni karanlık. Gücünü emer. Bir köşeye
sığınıp olacak olanın merhametine bırakmak istersin kendini.
Ama o seni bırakmaz. Üzerine gelir duvarlar. Gözlerini sımsıkı
kapatıp açınca geçeceğini düşündüğün kabuslardan sanarsın
ama gözünü açtığında daha da köşeye sıkıştığını
görüp, gerçekle arana koyduğun ince et perdesine sığınırsın
tekrar. Uyumak istersin, rüyalarında ararsın kurtuluşu. Uyuyamazsın.
Döndükçe yatakta karanlığın bataklığına daha da saplanırsın.
Uyuyabilirsen eğer gecenin bir vakti, kısa süre bile olsa önceleri
kurtulursun bu tutsaklıktan. Daha sonra rüyalarını da ele
geçirir, kaçacak delik bulamazsın. Fazla sarhoş olduğun bir
gecede yatağına uzanıp gözünü kapattığında da başının
dönmesi gibi gidecek yerin kalmamıştır artık. İçinin
karanlığı duvarına yansımış insanlardansan eğer...
sustu... bekledim heyecanla ağzından
çıkacak bir kelimeye daha ihtiyacım vardı sanki.
“evet” dedim, “ne yapmalıyım”.
Etrafımdaki duvarları görünür kılmıştı sözcükleri.
Hissettiğim tutsaklığın somutlaşmasıydı bu. Karanlığımı
tarif etti, aydınlığa çıkan yolu anlatacakken sususverdi. “Evet”
dedim yine karanlık köşeye doğru “ne yapmalıyım”. Ses
gelmedi. Parlayan sigara sönmüştü. Sigarasını bitirip gitmişti
sanki. Kalktım, az önce sigara içtiği köşeye doğru yürüdüm.
Sallanan koltuk ve kül tablasına atılmış bir sigara izmariti
vardı. Sigarayı elledim, soğuktu. Sönmüş yıldızlar kadar
soğuktu ve onların bir çoğunu hala gördüğümüz gibi, o da
zamanın bir yerinden görünmüştü belki de.