HAYATA DAİR SAÇMALAMACALAR VOL:10
Sıcak

Yapış yapış bir Ankara sıcağında,
perdenin sıcak esen rüzgarla fingirdeşmelerini izlerken, koltuğun
üzerinden ne zaman eriyerek halıya akacağımı kestirmeye
çalışmaktayım. Neyse pek sevgili okuryazarlarımız, uzunca bir
zamandır pek yazı yazamamış olmanın verdiği “kekremsi” tadı
üzerimizden atmak için bu yazıyı yazıyorum. Sıcağın
bunaltıcılığından etkilenen beyin sinapslarınızı fazla
yormayan, sırf yazmak için yazılan, popüler kültür yazarlarının
yazdığı yazılar gibi “1,2,3,4,5,? soru işaretli yere gelecek
sayı nedir?” kadar bile sizi düşündürmeyen yazılardan birisi
olur umarım bu yazımız. O yazarların yaptığı gibi saçma şeylerle
beyninizi sulandırarak,
yazının sonunda sizleri gaza getirmeyi amaçlıyorum bu yazımda.
Hani şu sizin yanlışlıkla yaptığınız anlamsız ufak bir şeyden dolayı
birden atarlanarak yüksek sesle sürekli söylenen ve kendisini
duyan güruhun da ona katılarak bir anda kitlesel bir hareket
oluşturacağını ve buna öncülük yapacağını sanan teyzeler
vardır ya, onlar gibi geliyor bana bu yazarlar. Ama her zamanki gibi
hemen haksızlık etmeyelim, bir de onlar açısından bakalım meseleye.
Belki de böyle yapmak işe yarıyordur. Belki de “kavimler
göçü” bu teyzeler nedeniyle olmuştur. Düşünün mesela; sıcak
bir yaz günü, tıklım tıklım bir at arabasında, bir gencin "su"
testisi bu teyzelerden birinin koluna dokunmuştur ve teyzenin “dikkat
etsene çocuğum”la başlayan yakarışı gittikçe artan bir ses tonuyla şiddetlenmiş ve bunu duyan, gaza gelmeyeli epey olmuş
at arabası insanları da teyzeye destek vermişlerdir. Hızla büyüyen
isyan tüm şehri, ülkeyi ve hatta dünyayı sarmıştır. Bir anda
bu isyanın öncüsü durumunda kalan teyzenin halkı bir yöne yönlendirmesi
gerekmiştir ve teyze ne yapacağını bilemeden panikle bir yönü
gösterip “yürüyüüüün oraya kaçtı” diye bağırmıştır. İşte
Hunların Aral Gölü ile Hazal Denizi arasından Don ve Volga
nehirleri arasına kayışı bu şekilde olmuştur. Bu kalabalığın önünde kalan çaresiz gencin kaçışı sırasında düşen su testisi de kırılmıştır. Kahvede akşama kadar okey oynayıp çay içen sigara bağımlısı, sarı dişli atalarımızdan birisi de bu kaçan genci görerek, yoğun küfürlü konuşmaları arasında "su testisi de su yolunda kırılır tabi a.q" gibi bir laf etmiştir. Bu sözleri ilk çağlardan beri taş kitabelere not etmeyi kendine görev edinen o meşhur "atasözü" isimli atamız da, bu sözü de her zaman olduğu gibi, küfürlü kısımlarını ayıklayarak, 12 ciltlik kitabesine not etmiştir. Olamaz mı?
Olabilir. Tarih anlatana göre değişmez mi? Kim kendinden bu kadar emin
ahkam kesme hakkını bulur ki tarih hakkında, ancak o tarihi yaşayanlara
ait değil midir ki bu hak? O işe bu sıcakta girmeyelim di mi?
Haklısınız. Kafamda uçuşan
düşünceler ve beni sürekli oraya buraya çekiştiren
sorumluluklar arasında sıkışan bünyemin hareketsizliğini sıcağa
bağlayarak sizlere veda ediyorum. Serin düşünceler sevgili
“okurbelkiyazarbelkiyazmazlar”.