HAYATA DAİR SAÇMALAMACALAR VOL7:
Sanat ne içindir?

Sanat nedir? Nasıl sanatçı olur
insan?
Evet, sanat nedir sevgili okur, hiç
düşündünüz mü? Sözlük anlamını sormuyorum. Sizin için ne
anlam ifade ediyor sanat hiç düşündünüz mü? Biz yine de bir
ilkokul alışkanlığı olarak sözlük anlamından başlayalım.
“İlkokulun silgi kokan tebeşir lekeli yıllarında” hepimizin
kullandığı, kırmızı kaplı büyük sözlüklere göre sanatın
anlamı : “Bir duygunun, tasarının ya da güzelliğin anlatımında
kullanılan yöntemlerin tümü ya da bu anlatım sonucunda ortaya
çıkan üstün yaratıcılık”
Anlam nedir peki? Kime ya da neye göre belirlenir ki anlam? Herkes
aynı anlamımı çıkarmalı sözcüklerden? Neyse bu soruları
başka bir yazmımızda tartışırız. Biz sanata dönelim. Çok
absürt bir örnek vererek başlayalım sanatı anlamaya çalışmaya.
Mesela hepimizin hemen hemen her gün tuvalet taşına yaptığı o
muhteşem eser, sanat olamaz mı? Tanıma uygun mu hemen bakalım.
İçinde duygu var, tasarım desen mükemmel, güzellik belki yok ama
o da “göreceli”, ki bu da hepimizin bildiği en klişe laflardan
biridir, ve ortaya çıkan kesinlikle üstün yaratıcılık(ben her
zaman en çok tuvalette yaratıcı olurum mesela). Alın size sanat.
Tüm şartlar uygun bu eylemin ve ortaya çıkan eserin “sanat”
olması için. O zaman hepimiz günde en az bir kere sanat icra
ediyoruz ama neden bu eserimiz trilyonlar etmiyor ve biz dünyaca
ünlü olamıyoruz? Herkes yapıyor o eserden mi diyeceksiniz? Evet
ama herkesinki farklı. Herkesin kendine has bir yorumu var.

Peki bu
çok saçma oldu kabul ediyorum. Sanat ne o zaman? Bizi düşündüren, bize keyif veren, bazen hüzün veren, bazen de mutlu eden
ama sonuçta bize birşeyler hissettiren, bize iyi ya da kötü birşeyler
katan, ufkumuzu genişleten, bakış açısı kazandıran, bize zevk
veren şeyler desek sanat için yanlış olur mu? O zaman bir dürüm
ustasının yaptığı “çiğ köfte dürüm” de sanat olabilir
ya da bir marangozun yaptığı “tahta kapı” da sanat olabilir,
bir inşaat ustasının dizdiği “tuğlalar” da sanat olabilir.
Evet olabilir. Neden olamasın ki? Sanatı resim, heykel, takı,
giyim, müzik, tasarım... gibi alanlara sınırlandıran ne o zaman?
Bu alanlarda sınırlı sanatın, öne çıkan sanatçılarını
belirleyen kim peki? Mesela, Jacek Yerka,Peregrine Heathcote,Adriano
Arlao o kadar çok bilinmezken ,Pablo Picasso, Salvador Dali, Claude
Monet'i bu kadar bilinen yapan şey ne? Bu ressamların eserlerinin
bu kadar paralar karşılığı satılması neden peki? Sanatı da
insanların yapay şekilde değer yükleyerek yarattığı altın
gibi yatırım aracı haline getiren ne peki? Van Gogh yaşarken tek
tablosu satılmış ve onu da kardeşi almışken, ölünce onu bu kadar
ünlendirip, onun tablolarına bu kadar değer biçip, onun için
artık anlamı olmayan bu paraları kazanan, bu paralarla onun
sanatına değer biçen kimler? Mesela daha güncel bir örnek
vereyim. Hafta sonu Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde dolaştığım
bir sergide, ismini şu an hatırlamadığım bir ressam,
tablolarının altına onlara kendince biçtiği değerlerini yazmış.
Bana göre 2.500 TL olan tablo 3.500 Tl olan tablodan çok daha
değerli ve anlamlıydı. Bu fiyatlara karar veren kim? O tabloyu yaparken
harcadığı zaman ya da boya miktarına, belki de onu yaparken
yaktığı sigara sayısı ya da içtiği viskiye göre mi değer
biçiyor ki o sanatçı eserine? Sanat ne için sevgili okurlar?
Günümüzde ne yazık ki tüccarlara para kazandırmak için sanat.
Bir sanatçının eserini ortaya koyarken yaşadığı yoğunluğu
insanlarla paylaşmak istemesi gibi bu en doğal isteği ticarete
dökenler için değil sanat. En azından Van Gogh yaşarken değeri anlaşılsa ve
tablolarına o kadar çok para verilseydi, belki 2 tüp az boya yerdi ve 2
tablo daha fazla bırakırdı sevenlerine. Neden olmasın? Neyse
sevgili okurlar, yaratıcılığa ve arkanızda (siz söylenenlere
bakmayın güzellik görecelidir) eserler bırakmaya devam. Tanrı
hepimizi kabızlıktan korusun.