SEN AYDINLATIRSIN GECEYİ
" Yarayla alay eder yaralanmamış
olan.
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça
kederlerden.
Sen çok daha parlaksın çünkü...
Sen tüm
göklerdeki yıldızların ilki,
Sen aydınlatısın geceyi."
Siyah beyaz, sıradan bir kasabanın,
sıradışı insanlarının, sıradan hikayesi...
Herkesin birbirinden farklı sıradışı
özelliklerinin olduğu, bu durumun sıradan kabul edildiği bir
kasabada geçiyor film. Daha ilk sahnelerde filmin ana karakteri
Cemal, anahtarlarını evde unutuyor ve bunu almak için gayet doğal
bir şekilde evin duvarından geçip anahtarını alıp geri dönüyor.
Bu durumu, hollywood süper kahraman filmlerindeki gibi gürültülü bir
gerilim müziği eşliğinde, duvardan geçme sahnesine filmin bundan
önceki en az 10 dakikasını hazırlayıp, bunu bir mucize olarak
seyirciye sunmuyor yönetmen, sizin de her gün yaptığınız
kapıdan eve girme eylemi kadar doğal bir şeymiş gibi sunuyor bu
durumu izleyenlere. Her karede farklı bir sıradışı insan filme
dahil olup, filmin sıradan akışını etkilemeden sıradan hayatına
devam ediyor. Herkesin farklı kişiliğe sahip olması kadar doğal
karşılanıyor bu durum filmde. Köy kahvesinde okey oynayan dört
insanın da süper kahraman olduğunu ve günlük dertlerden başka
dünyayı kurtarmak gibi bir dertleri olmadığını, üstelik ege şivesiyle
herhangi bir ege kahvesinde okey oynayan dört amcadan
duyabileceğiniz bir muhabbet çevirdiklerini görüp, bu garip
durumun doğallığına inanmanızı, "neye sıradışı der ki insan" diye bir an düşünüp, hayal gücünüzü kalıplardan kurtarıp, zihninizi özgür bırakmanızı sağlıyor yönetmen.
Filmin en keyifli sahnelerinden bazıları da, arkada çalan, aynı zamanda Sukkar Banat filminin de film müziği olan, “Mreyte ya Mreyte”
ve Mehmet Erdem'in yorumladığı “Sevmek İçin Yaratılmış Gözlerde Yaşlar Niye” şarkıları eşliğinde, Cemal'in
motoruyla tozlu kasaba yollarında ilerleyişinin şiirsel
görüntüleri oluşturuyor.
Filmin akışı içinde bir köylünün özelliğinin de ölümsüzlük olduğu anlaşılıyor ve
ölümsüz olan bu köylü “ne yaparsan yap ölmeyeceğini bildiğin
zaman artık seni engelleyen birşeyin kalmadığı ve bunun sonucu
olarak da değer yargın, doğrun, yanlışın kalmadığı”
şeklinde yakınıyor. Bu cümle aslında "The Man From Eart" gibi tadı
damağımızda kalacak bir film ortaya çıkarabilecekken, yönetmen
filmin sıradan atmosferine zarar vermemek için konuyu tadında
bırakıp sıradan akışa devam ediyor.
Çok başarılı kamera ve ışık
kullanımı ile filmin doğa üstülüğünü basitçe yansıtmayı başaran yönetmen,
siyah beyaz film çekmenin tüm sanatsallığını da sonuna kadar
kullanıyor.
Celal Tan Ve Ailesinin Aşırı Acıklı
Hikayesi filmiyle absürd sinemaya başarılı bir örnek sunan Onur
Ünlü, Sen Aydınlatırsın Geceyi filmiyle de bu alanda zirvede
olduğunu kanıtlamış görünüyor.
Sen Aydınlatırsın Geceyi filmi,
yönetmenin kararıyla sinemalarda
gösterime girmeyecek. Bu nedenle, her an her yerde özel bir gösterimle
karşınıza çıkabilecek olan bu filmi eğer yakalarsanız asla
kaçırmamanızı tavsiye eder, aydınlık geceler dileriz sevgili Hyposapiens okurları...