HAYATA DAİR SAÇMALAMACALAR VOL:13
YOLDA
Boyaları dökülüyor duvarların. Toprağın çürümüş ıslaklığına ve soğukluğuna karışmak için can atıyor tuğlası ve harcı.
Bazı bakteriler tarafından
sindiriliyor toprağa karışan ölü beyinlerdeki tüm düşünceler.
Bir çiçeğin özüne karışıyor mudur sonra bilinmez ama illa ki arı
olmak mı lazım o öze kavuşmak için. Tüm çiçekleri yese de
bazı inekler, özüne varamıyor o düşüncelerin, sindirim
sistemleri yetmiyor sindirmeye o fikirleri.
Eskiyor herşey. Eskime sanılıyor
belki de bu esarete direniş. Önce zorla eşya haline getiriliyor
herşey, sonra da o eşyaların esiri olunuyor. Esir alınanlar,
esirleştiriyor, esir alanlarını.
Zorla kalıplara sokuluyor
düşünceler ve yozlaşmış sayılıyor kalıplara hapsolmayı
reddedenler.
Konserveler kuruluyor insanlardan her
an ehli sanılan ellerde, ehli sanılan yerlerde. Neye hazırlık
için bu çaba bilinmez ama çok sert geçecek bir kışa mutlaka
yapılması gereken bir hazırlık sanılıyor her defa. 21 gram
milliyetçi, 21 gram büyüklere saygılı, 21 gram kurallara bağlı,
21 gram cinselliği olmayan, 21 gram fikir beyan etmeyen, 21 gram
sessiz, 21 gram emirlere uyan, 21 gram sorgulamayan, hadi bu 21 gram
tutmadı da sorguladı diyelim, 42 gram bir sonuca varıp da
uygulayamayan... gramını eksik ya da fazla tutan, bişeyi eksik
katanın konservesi bozuk sayılıp raflardan indiriliyor. O
konserveyi yapamayan eller de lanetleniyor.
Yalanları taşımayı bırakıp,
gerçek ağır anlamlarını yükleniyor sözcükler ve yüklendikçe
zorlaşıyor kullanılması. Her “ nasılsın”
sorusuna kolaylıkla “ iyiyim” cevabı verilemiyor artık. İyi
olma halinin ağırlığı altında eziliyor dudaklar.
Karanlık bir tepenin üstünde eski
bir çadır kuruluyor. Çadırın yanında cılız bir ateş yanıyor.
Yaktığı ateşle ve kurduğu çadırla şehrin arasında durup,
gecenin içinde parıldayan uçsuz bucaksız ışıklarına bakıyor
şehrin bir çocuk. Baktıkça özgürleşiyor. Gördükçe
özgürleşiyor. Kendi kurmuş olduğunu, onun için kurulmuş olana yeğliyor.