HAYATA DAİR SAÇMALAMACALAR VOL:12
"Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza"
“Biz yeni bir hayatın
acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında “
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında “
Boğuk ve karanlık bir sesi var
şehrin. Binaların karanlık, nemli, birayla karışık sidik kokan
duvarlarından taşan şarkıların yapmacık ve zorlama sözleri ve
basit müzikleri iç içe geçmiş. Uzaklardan ambulans sesleri
duyulup kayboluyor. Bazı hayatların son çığlıkları, bazı
hayatların da en güçlü çaresizlikleri ve isyanları gibi. Ne ses
önce geliyor ne de ışık. En önde gelen hep hüzün oluyor
bazıları için. Kalabalıkların anlam ifade etmeyen sesleri
geliyor rüzgarlarla ara ara. İşten çıkan yorgun homurtular,
sarhoş nidaları, laf atan, laf yiyen, bağıran, kavga eden, sevgi
sözcüklerinin utangaç ya da alışkanlık haline gelmiş
yüzsüzlükleri dolu bu homurtular. Araba kornaları duyuluyor
şehrin katran kusmuş yapış yapış caddelerinde. Motorların
hepsi farklı bir öfkeyle ve sabırsızlıkla kudurmuş köpekler
gibi nefret dolu hırıltılar çıkarıyor.
“Zaman mı? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir “
Akan zaman değil mesafelerdir “
Değişik boylarda ruhsuz binalar
dikiliyor karşımda. Mezar taşı gibi soğuk ve yalnız. Kirli
ışıklar yanıyor her katından. Yapmacık kahkahalar yükseliyor.
Kokareççilerin ritimlerine ayak uyduruyor rengi kirle karışık gri ve siyah sokak köpeklerinin
kalabalıklar arasında farkedilmeyen adımları. Bir çok çiçekten
daha anlamlı kokan çöpler yığılı sokak başlarında. Sokaktaki
şarap parası dilenen sarhoşla katların birinde konsomatrise
paralar döken altın dişli şişman adamın arasındaki mesafeyi
ölçmeye yetmiyor hiçbir saatin gücü. Aynı zamanı mı ölçüyor
10tlye satılan, binaların en alt katlarındaki taklit mallar satan bir
bazaarın tezgahındaki saatle, binlerce liraya satılan altın yahut
değerli taşların her saat başını süslediği o kol saatleri. Gecenin bir vakti korsan tezgahlar açılıyor, korsan anılar satan. Sonra orjinalmiş
gibi kabulleniliyor tüm sahteliği, yaşanılmak istenilen hayatın. Yavaş yavaş kayboluyor kalabalık.
Sonra aniden çekiliyor bütün damarlarından kan. Oluk oluk karanlık
kanıyor şah damarı vurulmuş şehir.
“Biz kırıldık daha da
kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını “
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını “